Türkiye'de inşaat sektörü çok iş yapar. Özellikle büyük şehirlerde yeni binaların yapımı çok alışıldık bir iştir. Siz o bölgenin yerlisi de olsanız eğer uzun süre orada yaşamadıysanız döndüğünüz zaman kendinizi yabancı hissedebilirsiniz.
Adana, memleketimizin büyük şehir olabilen nüfusu yoğun yerleşimlerdendir. Coğrafi yapısı her ne kadar tarımla anılsa da büyük siteler, rezidaslar, AVM, hatta bahçeli villalar inşa edilebilecek geniş topraklara sahiptir.
Evet, Adana'ya gelmeyeli yaklaşık 10 sene oldu. Havaalanından çıkıp şehre doğru ilerlemeye başlayınca aynı tanıdık yollar, yalnız binalar, gösterişsiz bahçeler bize merhaba dedi. Herhalde şehir merkezi modern çağa ayak uydurmuştur düşüncesiyle ilerledik ama çok ilginçtir nemli havasından, tozlu yollarına hiç bir değişiklik olmamış. Üzerinde tupturuncu meyveleriyle yol kenarlarını süsleyen portakal ağaçları bile aynı. Sokaklardaki izmaritler, sabah kahvaltısı için fırından pide alanlar, taze zerzevat satan seyyar satıcılar, bisiklete binen, özgün lehçeyle konuşan esmer çocuklar, berrak ama çöpten nasibini almış Seyhan nehri, şehir merkezine sıkışmış barajı, hız düşkünü şoförleri, piknik meraklısı halkı hep aynı, hep aynı...
Aslında çevrenin, şehrin, davranışların değişmemesi yalnızlaşan modern toplum insanı için huzur ve güven nedeni olabilir. "Bildiğinden şaşmayacaksın", "en doğru yol, bildiğin yoldur", "biz babamızdan gördüğümüzü yaparız", "dededen kalma yöntemler gibisi yok" düşüncesiyle sözler üreten bir halk için, Adana şehri ideal bir ortam. Her şey aynı 10 yıl önce de 10 yıl sonra da.
Görünüş değişmemiş, hava aynı, yollar tozlu da acaba insanlık yerinde mi? Asıl değişmemesi gereken bu. Hiç bir zaman modası geçmeyen her vakit geçer akçe olan insani değerler. İşte bu konuda Adana halkı ne durumda bilemiyorum.
Eskiden bir firmanın reklamı vardı "değişmeyen tek şey değişim" sloganıyla. Her halde bunu "değişmeyen şehir Adana" şekline dönüştürebiliriz. Yani Adana, bildiğiniz Adana.
|